DİNOZOR RADYO

Perşembe, Ekim 06, 2011

Ruh

Sessiz çığlıklarım…

Yankılanırken boş sokaklarda,

Bir nefes yükselir gök kubbeye…

Gecenin matemi örterken şehri

Hüzün kaplar aheste aheste bedenimi…

Işıklar kaybolurken bir bir ortadan…

Belirir güneşim kıvılcımları…

Mavi sonsuzluk belirirken ufuktan

Rüzgar okşar tenimi, hazırlar sonsuzluğa…

Bir son daha geldi ve geçti,

Bu göz nice diyarlar gezdi…

Salı, Ekim 04, 2011

Sükut

Sükut...
Mavi gökle yeşil doğanın buluştuğu yerde...
Kanûni'yi devirmiş bir çınarın dibinde...
Bazen bir teknede, bazen bir gemide...
Ya da uzun bir kumsalın ücra bir köşesinde...

Belki geceleri ister ruhun mehtaba karşı,
Belki seher vakti çarpar kalbin bu şevkle,
Ufak bir mendile yazılıp asılı kapıya bazen...

Bir bebeğin ağlamasıdır anlamsızca
Bilmese de dilimizi yaptırır istediğini
Değil mi ki yeni yerinin efendisi
Sükut...
Gezinirken ruhumda titretir bedenimi gizlice...
Fısıldar kulağıma "Buralardan kaç!" diye...
Bir yerde uzanıp bakarken sonsuzluğa
Ölüden tek farkın...Kalbin atıyor hala...
Sükut...
Düşünürken seni kinlerim mi yeşerdi ?
Sararken kalbimi mantığım mı kesti ?
Karanlık çökerken aydınlattı iradem
Gömerken kalbimin mezarlığına hislerimi
Kaybetmişim orada tasamı, neşemi...
Sadece sükut kalmış elimde
Mantığım da diğer elimde...

Sessiz ruhum göçerken bir kervanla
Buralar çöl...Buralar tenha
Dönermiyim ki geri...Bilmem ki...
Göçebe ruhum vefayı sevmez ki...
Diler sadece...
Sükut...

Çizgi

Doğacak bir gün seç deseler,
Öleceğim günü isterim...
Öleceğin günü seç deseler,
Ne zaman doğacağım derim...
Bilmek istemedim,
Duymak istemedim,
Sadece "ol" denildim,
Ve çıkageldim...
Son güneşin son batışıyla,
Ayın on dördü parlayınca,
Nefretimle sevgim harmanlanınca,
Ruhum çekilme vaktini anlayınca,
Doğacağım gün öleceğim...
Issız değilim...
Melekler yanımda...
Yalnız değilim,
Yalnızlık koynumda...
Kefenim sevgim,
Tabutum salıncağım,
Bu dünya mapushane...
Gidiyorum ama pusulam yok...
Bilmiyorum...

20:49 21.01'10

Bir kaç tanrı

Sentinus: Duygu tanrısı

Thetis: Deniz tanrıçası

Eirene: Barış tanrıçası

Poseidon: Deniz tanrısı

Ares: Savaş Tanrısı

Enyelios: Harp Tanrısı

Erasbos: Karanlık Tanrısı

Morphesus: Rüyalar Tanrısı

Adonis: Erkeklik ve Bereket Tanrısı

An

Ne yer inledi,
Ne gök gürledi,
Bir kalbim dinledi,
Bir ruhum söylendi...

Perşembe, Eylül 29, 2011

Ufaktan Bir Giriş

Bak şimdi şunu baştan söylüyorum. Bu blogda söyleyeceğim her şey sadece beni bağlar, kimseyi değil. Ha belki dediklerimden etkilenir de içselleştirirsen olayı o senin bileceğin iş.

Evet efenim gelelim mevzuya. Nedir mi ? Şunu diyeyim sadece. Kimse hiç bir şeyi babasının hayrına yapmaz. Mutlaka vardır bir çıkarı. Bunu zaten biliyoruz ama ben bunu biraz örneklendirerek ve tecrübelendirerek söyleceğim. Belki hala bir umut vardır içinde. Ha onu yok edeceğim işte. Şaka yapıyorum hacı maksat muhabbet işte, ben bir kaç kelam söyleyeceğim, sen de okursan ne mutlu bana.

Neyse efenim günlerden bir gün bir arkadaşımla mahallede gidiyorduk… Yok bu çok klişe oldu başa sarıyorum. Neyse hacı günlerden bir gün sınıfta arkadaşlarla oturuyorduk – sanki bu çok orijinal oldu ya neyse en iyisi ben hikaye yerine direk mevzuya dalayım, beceremedim bunu yetenek yok anasını satayım- . Hacı anladım en sevdiğin insan bile çıkarları zedelenince direk uzaklaşıyor senden. Buradan sevgiliye sitem ettiğimi sanmayın, yok öyle bir durum, ben dostlardan bahsediyorum. Kimden bir iki borç para isterseniz mesafeyi yersiniz, kimden birkaç otlanırsanız laf çarpmaya başlarlar – tamam otlanmak da çok matah bir şey değil ama dostunda otlanmayacaksın da gidip sınıfın en kıl insanından mı otlanacaksın – ya da bir iki özeli hakkında pot kırın direk ilişkiyi keserler. Hafız o değil de ben mi çok şey istiyorum anlamadım bu arada. Neyse… Ya da şöyle diyeyim, dostlarınızdan biraz fedekarlık isteyin bakalım görün nasıl davranıyorlar. Kendiniz için onların zararına bir şeyler isteyin bakalım ne oluyor. Denemesi bedava. Eğer sizin için gerçekten fedakarlık yapan dostlarınız varsa asla ama asla onları geri plana atmayın. Sakın ola ki öyle bir hataya düşmeyin, çünkü günümüz maddiyat dünyasında bu dostların hisseleri imkb de her gün artıyor hacılar benden demesi.

Bu dediklerim zaten malumun ilanı farkındayım. Bu yazımda blog yazısına alış yazılarımdan biriydi. Neyse şimdilik benden bu kadar kafa şişirmece, kalın sağlıcakla…

Pazartesi, Eylül 19, 2011

Paralel Evrenler

Bilimadamları artık paralel evrenlerin hatta sayısız paralel evrenin var olduğunu ve bizim de o evrenlerden birinde yaşadığınızı düşünüyorlar. Diğer evrenler; zaman, uzay ve maddelerden oluşuyor ki bazılarında siz de farklı bir formda yaşıyor olabilirsiniz. Yine i lginçtir, bilimadamları bu paralel evrenlerin bize olan uzaklıklarının bir milimetreden az olduğuna inanıyorlar. Aslında yerçekimi de bizim evrenimizle beraber varolan başka bir evrene dair küçük bir ip ucu.

Paralel evrenler yılarca belirsiz bir konu olarak kaldı. Bilimkurgu yazarları, var olabilecek farklı kainatlar üzerine yorum yapmaktan hoşlanıyorlardı. Bir keresinde Elvis Presley’in hala yaşıyor olabileceği ya da İngiliz İmparatorluğunun hala tüm gücüyle hüküm sürüyor olabileceğini söylediler. Muhafazakar bilim adamları ise tüm bunların absürd olduğunu ileri sürdüler. Oysa şimdi görülüyor ki bu iddia aslında çok da absürd değilmiş. Paralel evrenler var ve birçok bilimkurgu yazarının yazmaya cesaret edebileceğinden çok daha farklılar.

Çok Daha Büyük Boyutlar

Hepsi superstring teorisinin, hiperuzay ve kara delik olgularının bilimadamlarının varolan evreni tanımlamaya yetecek üç boyutun yeterli olmadığını anlamalarına neden olmasıyla başladı. Aslında tam 11 boyut olduğu düşüncesinde bazı bilimadamları. Araştırmayı bitirdiklerinde evrenimizin sallandıkça yer değiştiren sayısız baloncuğun arasında duran bir baloncuk olduğu sonucuna varmışlardı.

Bir düşünün: ya iki “baloncuk evren” birbirine çarparsa? Cambridge Üniversitesi’ nden Prof.Neil Turok, Pennsylvania Üniversitesi’ nden Prof.Burt Ovrut ve Princeton Üniversitesi’ nden Prof.Paul Steinhardt bunun yaşandığına inanıyorlar. Peki ya sonuç? Büyük bir Big bang ve sonunda yeni bir evrenin- bizim evrenimizin- oluşumu. Bu fikir tüm bilim dünyasını şaşırttığı gibi uzlaşımsal big bang teorisini de baş aşağı çevirdi. Demek ki Big bang yani büyük patlama herşeyin başlangıcı değil. Bundan önce de zaman ve uzay vardı. Aslında Big bang ler her an olabilmekte.

Paranormal

“Paranormal”, uzayda aynı boşluğu dolduran fakat normal şartlar altında birbirleri ile etkileşimi olmadığı varsayılan “paralel dünya veya evren”lere denir Her evren sadece kendisine göreceli olacak şekilde gerçektir. Ne zaman bu evrenler arası ayrım karmaşası olur ve iki evren arası bir etkileşim gerçekleşirse, buna “paranormal olay” denir. “Hayaletler”, “ruhlar”, “cinler”, “zamanda bükülmeler” ve diğer doğa üstü olayların tamamı, paralel evrenlerden birisinin diğeri içerisinde geçici olarak “gerçek” olmasına bağlanabilir. Peki böyle bir şey gerçekten olabilir mi? Cevap olağandışı görünse de: “Evet”tir.

Bilindiği gibi atomu oluşturan atomaltı parçacıklar , “Dalga özelliği” içeren zerrelerine kadar parçalanabilir. Öyleyse her madde dalgalardan oluşur. Bu dalgaların frekans, genleşme, kutuplaşma, vs… gibi çeşitli karakteristik özellikleri vardır. Kuantum fiziğinin, maddenin atom altı boyutunun tuhaf karakterini inceleyen birkaç modeli vardır. Bunlardan birisi de “Paralel Evrenler Teorisidir.” Diğer teorilere göre daha fazla açıklama getirmiş olsa da, az anlaşılır olması günümüz bilim adamlarınca geçerli model kabul edilmesini engellemiştir. Bilim adamları günümüzde tercihlerini “Copenhag Teorisi”nden yana kullanmalarına rağmen, aralarında paralel evrenlerin de bulunduğu diğer teorilerle eşit geçerliliği olduğunu itiraf ederler.

Dalga boyları aynı maddelerin özniteliklerinin de aynı olduğunu görmek için müspet bilimin çerçeveye bakış açısını biraz genişletmek yeterli olacaktır. Aynı özelliklere sahip dalga boyları birbirlerine göreceli olacak şekilde gerçektir. Diğerlerinden farklı özelliklere sahip dalga boyları olması halinde (Mesela frekans) üstteki durum geçerli olmayacaktır.

Aynı dalga boylarından meydana gelen maddeler evrenleri oluşturur. Diğer dalgalar birbirlerinde etkilenmezler ve farklı frekanslara sahip radyo dalgaları gibi havada birbirleri ile karışmadan varlıklarını sürdürürler.Öyleyse pek çok evren aynı boşlukta var olabilmektedir.

Maddenin doğal dalgasındaki bir iniş çıkış onu diğer evrenlere yaklaştırabileceği gibi kısmen eşleşebilir de. Bu durumda, evrenlerden biri diğeri için gerçek olabilir. Eğer evrende yaşayanlar da bu gerçeklik içinde yer alırsa, hayalet ve ruhlar için bir açıklama getirilebilir.

Eğer ruhlar ve öteki varlıklar diğer evrenin birer parçası iseler, ya evrenler arasındaki frekansı değiştirme metodları geliştirmiş ya da bir kısa bir süre için de olsa bizim evrenimizin bir parçası olmanın yolunu bulmuşlardır. Eğer bu etkileşim tam olarak gerçekleşirse en az herkes kadar somut olurlar, bu etkileşim mükemmelin biraz altında olursa saydamlık söz konusu olabilir; genel izlenim de bu yöndedir. Daha düşük uyumlar yine evrenler arası etkileşim ile sonuçlanabilir fakat bu sonuç gözle görülemeyecek düzeydedir.

Zamanda yolculuk

“Zaman” belki de dalga boylarındaki frekansların sürekli ve istikrarlı bir değişimidir. Öyleyse “zaman” da paralel evrenler değişimi ile açıklanabilir. Bu da geçen her dakikanın kendisi için paralel bir evren oluşturduğu anlamına gelir. Aslında tüm paralel evrenler farklı zaman dilimleri içerisindeki bu evrendir. Öyleyse zaman akışı vücudumuzu oluşturan maddelerin dalga boylarındaki sürekli ve istikrarlı değişimin sonucudur ve daima bizim bir evrenden başka bir evrene geçmemize neden olur.

O zaman bu kurama göre, ruhani dünyalar bir değişim içerisinde olan paralel evrenlerdir. Bu oluşum zamanda yolculuğa da olanak tanımaktadır. Tek yapılması gereken kişinin bünyesini oluşturan maddelerin dalga boyunu değiştirmenin bir yolunu bulmaktır. Eğer bu değişim gerçekleştirilebilirse, şu anki zamandan başka bir zamana yolculuk söz konusu olabilir. Paralel evrenler arası geçiş dizgesindeki aksaklıklar zamanda bükülmenin etkilerini açıklar. O halde hayalet tren, cin vs… gördüklerini iddia eden kişiler aslında geçici olarak başka bir süreç içerisinde yer almışlardır.

Işık Hızı Aşıldı !

Önce “Işık Hızını” Aşan Bilimadamları, Şimdi de “Işığı Durdurmayı” Başardılar…

20. yüzyılın fizik yasalarını alt üst edecek bir deney gerçekleşti ve Işık hızının bilinenden 300 kat hızlı seyahat edebildiği kanıtlandı. Amerikalı bilim adamları, fizik kurallarını altüst eden bir deney gerçekleştirerek ışık hızının aşıldığını kanıtladılar. Laboratuvar koşullarında ışık hızının, bilinen sınırı olan saniyede 300 bin kilometreyi 300 kat aştığını açıklandı. Princeton Üniversitesi'nde yapılan deneylerde "ışığın gideceği yere daha seyahatine başlamadan önce vardığı" saptandı. Başka değişle ışığın zamanda ileri doğru atladığı tespit edildi.

Sezyum Gazı Testi:

Princeton NEC Enstitüsü'nün uzmanlarından Dr. Lijun Wang, açıklamasında, laboratuvar deneyinin, bir ışık demetinin, içinde özel olarak hazırlanmış sezyum gazı bulunan test ortamına gönderilmesiyle yapıldığını söyledi. Wang'ın verdiği bilgiye göre, aşırı hassas zaman ölçme cihazlarının kullanıldığı deneyde, ışık demeti, daha sezyum gazlı test ortamına girmeden ortamdan çıktı. Işık demetinin test ortamından çıkıp yoluna 20 metre devam ettikten sonra, ortama daha o anda girdiği belirlendi. Wang, bir başka deyişle, ışık demetinin, iki yerde aynı anda bulunduğunu söyledi. Yani ışık daha test ortamına girmeden dışarıya çıktı. Test sonuçlarını inceleyen Berkeley Üniversitesi fizik profesörü Raymond Chiao, deney verilerinin "inanılmaz bir duruma işaret ettiğini" söyledi. Bilinen fizik kurallarına göre her türlü veri, en fazla, saniyede 300 bin kilometre olarak kabul edilen ışık hızıyla iletilebildiği gibi, zaman da, bu ışık hızıyla göreceli olarak hesaplanıyor.

Etki- Tepki Yasası:

Wang'ın deneyinin geçerli kabul edilmesi halinde, fiziğin temel kanunlarından olan ve "neden sonuçtan önce gelir veya bir olgunun sonu başından sonra gelir" şeklinde özetlenebilecek "etki-tepki" yasasının da geçersiz kalacağına dikkat çekiliyor. Bu durumda, bir olgunun sonucu, onu yaratan nedenden önce geliyor.
Ve başlamadan bitmesi mümkün olabililiyor. Deney sonuçları bilinen zaman kavramının "çökeceğine" işaret ediyor.

Köln Üniversitesi Dr. Guenter Nimtz de, konuyla ilgili yaptığı açıklamada böylece "bilgi"nin ışıktan daha hızlı bir şekilde ulaştırılabileceğinin kanıtlandığını söyledi. Lijun Wang ve ekibinin araştırmasının tüm ayrıntıları, ünlü bilim dergisi Nature tarafından satın alındı.

Uzay - Zaman Ayrımı Yok ;

Test sonuçlarını inceleyen Berkeley Üniversitesi fizik profesörü Raymond Chiao, deney verilerinin "inanılmaz bir duruma işaret ettiğini" söyledi. Wang'ın deneyinin fiziksel dünyanın şimdiye kadar doğru kabul edilen kurallara göre davranmadığını kanıtladığını ifade eden Chiao, modern bilimin, atomdan küçük parçacıkların aynı anda iki ayrı yerde birden bulunduğunu keşfetmeye başladığını bildirdi. Chiao, böylelikle uzay - zaman ayrımının ortadan kalktığını vurguladı.

Avrupa'daki deneyler ; Bu arada, İtalya'da Ulusal Araştırma Konseyi'nden bir grup fizikçinin mikrodalgalar üzerinde yaptığı araştırmalar da ışık hızının aşılabileceğini gösterdi. İtalyanlar ışık hızını yüzde 25 oranında geçtiler. Almanya'nın Köln Üniversitesi uzmanlarından Dr. Guenter Nimtz de yaptığı deneylerde benzer sonuçlara ulaştı.


Işık hızı aşılınca neler olacak :

Evrenin yapısı hakkındaki tüm bilgiler değişecek, yeni bir model geliştirilecek.
Zamanda yolculuk mümkün olabilecek.
İnsan ömrü binyıllarla ifade edilebilecek, ölümsüzlüğe adım atılacak.
Öteki yıldızlar veya galaksilere gidilebilecek.

IŞIK Durduruldu

Fizikçiler, çok kısa bir süre için de olsa ışığı tamamen durdurdular ve sonra tekrar “yoluna” gönderdiler. Harvard Üniversitesi’nde yapılan deneyde, araştırmacılar, bir ışık demetinin tüm enerjisini almadan sabit tutmayı başardılar. Foton olarak da bilinen ışık parçacıklarının hareketini denetleyebilmek, kuantum bilgisayarların geliştirilmesini sağlayabilir.

2001’de yapılan bir önceki deneyde, ışık parçacıkları, bir gaz kütlesinin içindeki atomlar tarafından “alınmış” ve böylelikle ışık demetleri kısa süreliğine “depolanabilmişti”. Harvard’daki deney, ışığı ve onun enerjisini bir anlığına “dondurduğu” için daha büyük bir başarı anlamına geliyor.

Deney nasıl yapıldı?

Fizikçiler, “sinyal atımı” adı verilen bir ışık demetini, kapalı bir cam silindirin içinden gönderdiler. Bu silindir, rubidyum elementinin atomlarını içeren sıcak bir gazla doluydu ve “kontrol demeti” olarak bilinen güçlü bir ışık demetiyle aydınlanıyordu. Sinyal atımı rubidyum gazının içinden geçerken, araştırmacılar kontrol demetini durdurdu. Böylece, rubidyum atomları üzerinde sinyal atımının holografik bir baskısı çıktı.



Daha önce, bu aşamaya gelindiğinde tek bir kontrol demeti yollanıyor ve sinyal atımı tekrar yaratılıyor, ışık da yoluna devam ediyordu. Ama son araştırmada fizikçiler, iki kontrol demeti kullandılar. Bu da, bir dizi ayna etkisi yaratan bir müdahale yarattı. Tekrar canlanan sinyal atımı cam silindir içinde ilerlemeye çalışırken fotonlar ileri-geri sıçradılar, ama genel olarak sinyal atımı sabit kaldı. Kısacası ışık, dondurulmuştu.

Bir an için...

Araştırmacılar, fotonları bu tuzağın içinde 10-20 mikrosaniye boyunca sabit tutmayı başardı. Bu önemli deneyi gerçekleştirenler; Mikhail Lukin, Michal Bajcsy ve Alexander Zibrov.

Bajcsy, ışığın kontrol edilmesi sayesinde, gelecekte güçlü kuantum bilgisayarlar üretilebileceğini belirtiyor: “Kuantum bilgisayarlarında, bilgiyi fotondan fotona aktarmanız gerekir. Bunu yapmak için de fotonları, birbirleriyle etkileşim içinde olmalarını sağlayacak biçimde, kesin bir denetim altına almalıyız.”

A&M Üniversitesi’nden Profesör Süheyl Zübeyri, Harvard ekibinin deneyinin, kuantum bilgisayarlar ve kuantum şifreleme yolunda önemli bir adım olduğunu belirtiyor.

Kuantum şifreleme; çok güvenli elektronik şifreleme yolları sunabilir. Çünkü elektronik bir mesajı dinleme işleminin kendisi, mesaja zarar vererek onu okunmaz hale getirecektir. Böylelikle, mesaja müdahale edilip edilmediğini anlayabiliriz.

Nağmeler