DİNOZOR RADYO

Salı, Aralık 11, 2012

Harita, Pusula, Göçebe, Seyyah ve Mimar

Ne zamandır kafamda bazı fikirleri şekillendirmeye, anlamlandırmaya çalışıyorum. Sanırım yaşımın çömezliğinden dolayı fikirlerimin oturması biraz yavaş oluyor. Gerek hayatın öğrettikleri, gerek kişilerin öğrettikleri yardımcı olsa da bazen insan tek başına kalıp beyninin nöronlarını tek tek açmak isteyebiliyor. İşte o zaman doğruyu ve yanlıșı ayırmada bir kılavuz edinmek istiyor. Tam da bu nokta, hayatımızı belirleyen nokta. Sonuç olarak elimizdeki harita nereyi gösterirse oraya gidiyoruz. Eğer haritamız ayrıntılı ve bilgilendirici değilse yolumuzdan sapmamız bir hayli yüksek. Peki ya haritayı reddedip rotasını kendi çizenler ? Yolların ve varışların önemini umursamayıp han han dolaşanların hali nedir ? Bir yere varamadan sona ermenin vereceği mahcubiyeti ve pişmanlığı düşünmüyorlar mı acaba ? Peki eline tutuşturulan haritayı pek kurcalamadan, " Bu da neymiş ? " diye merak etmeden, haritayı veren üstada güvenip haritasının en ala olduğunu düşünenlerin hali nedir ? Gösterdiği yolları yegane yol belleyip diğer seyyahların haritalarına gözünü kapayanlar nereye varacaklar peki ? Elbet şu koca diyarda başlangıcı, yolu ve varışı düzgün gösteren; engebeleri, tehlikeleri, tuzakları gösteren; uyarılarla ve öğütlerle dolu bir harita vardır. Ama hangisi? Sanırım günümüzde haritaları kurcalayanlardan ziyade maceraperest ruh haliyle hareket edip deniz sarhoşluğuyla pusulasızca ilerleyenler (?) daha çok. Sanırım yoldaki seraplara aldanıp kendini sahici cennette sananlar ve bu dalgınlıklarının zararlarını hesap etmeyenler daha fazla. Ve bu hayal alemindeki maceraperestlerin içkilerini tazeleyenler de haritaların bir halta yaramadığını söyleyenlerle beraber aynı kafiledeler. Kimisi tek başına çıkar bu seyri alemi, kimisi bulur yol arkadaşları. Kimisi ise yolu da, haritayı da, pusulayı da, seyyahı da yok sayar. Her yolcunun bir fikri var aklında. Birinden biri elbet doğru. Ama hangisi ?


Yazı çok karıştı diyorsan, zaten yol da karışık. Basit olan bir şey yok ki ortada. Basit diyen emin ol yalan söylüyor. Bu serap dolu, tuzak dolu, engebe dolu yolları aşmak her babayiğidin harcı değil. Bu ateşten gömleği giyip gitmek kolay değil.

Ve madem ki zaman bir yol, o zaman bu yolun bir haritası olmalı. Bu yolu yapanın seni haritasız koyması en başta akla ve mantığa ters. O zaman ne engebelerin ne de engellerin bir anlamı kalırdı. Herkes kendi pusulasını çizer, varabildiği yere varır, kimse de bir şey diyemezdi.


Vel hasılı kelam yolumuz varsa, yapanı da var, haritası da var. Burada anlaştıysak sıradaki soru şu: "Hangi harita gerçek?". İşte esas sorun da burada başlıyor. Çünkü kimisi oturup haritayı kendi çiziyor, sonra da kalkıp "Bu harita yolun mimarının haritasıdır." diyor. Peki harita mimarın mı yoksa daha yolun yarısına bile gelememiş yolcunun mu nereden bileceğiz? Haritaya bakmadan bilemeyiz elbette. Gördüğümüz haritayı incelemeden bırakmak ne kadar hatalıysa, direk sarılıp incelemeden doğru kabul etmemiz de o kadar hatalı. Çünkü bizi uçuruma götürüyor da haberimiz bile olmayabilir. Peki haritanın doğruluğu yolcudan yolcuya değişir mi? Harita yolu tarif ediyor yolcuyu değil. Ve harita tek olmalıdır, her yolcunun rotasını kapsamalıdır, yolculara olası tüm engelleri, düzenekleri, tuzakları, serapları göstermelidir. Uyarıcı, öğretici, bilgilendirici, kendi içinde tutarlı olmalıdır. Ki her yolcu bu haritaya baktığında diğerlerinden farkını anlamalıdır.Ve mimarının muhteşemliğini yansıtmalıdır. Yolcu elinin değmediği apaçık ortada olmalıdır. Sanırım böyle bir haritanın doğruluğu kişiden kişiye değişmez.

  Lafı çok uzattım kabul ediyorum. Lakin madem bir yoldayız, o zaman bu yolun hakkını vermemiz gerekir. Diyeceksin ki "Ben mi istedim bu yola çıkmayı?". Ruhun senden önce istedi. Yani istedin. Sevgiler...  


Ad astra Per aspera. 23:04 23.11'12


1 yorum:

  1. Genel olarak yazilmis gibi gorunse de, bu yolun ne yolu haritanin da ne haritasi oldugu sandigim seyse, gercekten kendime geldim!

    YanıtlaSil

Nağmeler